THEMETALGANG
  Forum
 
=> Daha kayıt olmadın mı?

Müzisyenlerin Buluştuğu Eşsiz Plarform

Forum - Elektro Gitar Tarihçesi

Burdasın:
Forum => Ekipmanlar Genel => Elektro Gitar Tarihçesi

<-Geri

 1 

Devam->


themetalgang
(şimdiye kadar 8 posta)
06.06.2008 09:28 (UTC)[alıntı yap]
Elektrogitardan önce akustik, folk veya klasik gitar çalanların en büyük sorunu, enstrümanlarının ses miktarının az olmasıydı. Özellikle kalabalık ve gürültülü yerlerde çalan müzisyenler için durum daha da güçleşiyordu. Tellerin titreşimini sadece akustik yapılarıyla büyüten akustik gitarlarda, değişim süreci daha fazla ses ihtiyacıyla işte bu şekilde başladı. Önce titreşimi, dolayısıyla sesi arttırmak için yeni yöntemler denendi.

Bunlardan en çarpıcı olanı, gövdenin içine yerleştirilen ve tellerle birlikte titreşip ses miktarını iki katına kadar çıkarabilen metal diskli resonator gitarlardı. 20'li yıllarda Eddie Durham kendisinin yaptığı resonator gitarının gür sesiyle, büyük orkestralarda gitarın sönük sesini yavaş yavaş canlandırmaya başlamıştı bile. Bu arada yine aynı yıllarda RCA firmasının ürettiği amplifikatörler, gitarın sesini arttırmak isteyen müzisyenler için bir dönüm noktası oldu. Bu amplifikatörler sayesinde daha sonra Les Paul olarak tanınacak genç Lester Polfus; fonograf iğnesi, mikrofon veya telefon manyetiklerini gitarın gövdesine yerleştirerek ilk elektrikli gitarın temellerini atmaya başlamıştı. Böylece ilk kez gitarın sesi akustik harici bir yolla arttırılıyordu. Pikap iğnesi veya mikrofon gövdenin titreşimini amplifikatöre aktarıyor, amplifikatör ise bu sesi istenildiği kadar büyütüyordu. Fakat yine de ortaya çıkan gitar, sesi elektrik yardımıyla arttırılmış akustik bir gitar olup sesinin karakteri akustik gitarla özdeşti.

Bu durum 27 haziran 1934 tarihine kadar devam etti. Lloyd Loar adlı bir mühendis 1934'te, bu güne kadar kullanılagelen elektrogitarın çalışma ilkesini ortaya koyup uyguladı. Gitarda gövdenin değil tellerin titreşiminin önemli olduğunu düşündü ve bugünkü manyetiklerin basit bir örneğini yaparak tellerin altına yerleştirdi. Aynı yıllarda Lloyd Loar ile birlikte, birbirinden habersiz birçok araştırmacı aynı tekniği kendi başlarına deniyorlardı. Bu araştırmacıların başında Rickenbacker ve Les Paul geliyordu. Ortaya çıkan, içinde klasik gitar sesinden de bir şeyler içeren, ama büsbütün yeni ve farklı bir enstrüman; Elektrogitardı.

Bu gelişmeler sonucu elektrogitarın yapılmasıyla birlikte, gitarın sesi artık her ortamda rahatça duyulabilecek düzeye geldi. Bu da artık müzikte, büyük orkestralarda gitarın ağırlığını hissedilir hale getiriyor ve uzun yıllar sürecek olan müzikte gitar egemenliğini sağlamlaştırıyordu.

1936'da Gibson firması, elektrik-akustik gitar ES150 modelini piyasaya sürünce, çalımının kolay olması ve akustik özellikleri nedeniyle birçok caz müzisyeni tarafından çok beğenildi ve kullanılmaya başlandı. Bu model aynı zamanda akustik gitar sesinden elektrogitar sesine geçiş için eşsiz bir gitardı. Akustiklerin yumuşak tonuna sahip olmakla birlikte "elektriğin" gücüne de sahipti. Les Paul katı gövdeli elektrogitarıyla Gibson firmasına başvurup, ret cevabı aldıktan yaklaşık iki yıl sonra Fender efsanesi doğmaya başladı. Mekanikle oldukça ilgili Leo Fender ve arkadaşı Doc gitar üretmek için bir araya geldiler. Elektrogitarın Henry Ford'u sayılabilecek Leo Fender ve arkadaşı çok büyük ticari başarılar sağlayan katı gövdeli (Solid Body) elektrogitarlar üretmeye başladılar.

Bunlardan ilki 1950'de piyasaya sürülen Telecaster modeliydi ve akustiği olmayan ilk katı gövdeli elektrogitardı. Fender, gitar yapımında o güne kadar süregelen gelenekleri bir kenara bırakıp Telecaster modeliyle elektrogitar yapım yöntemlerinin özetini sunmuştur. Sonuçta Fender'in ortaya çıkardığı, oldukça parlak tonlara sahip, kendine özgün bir sesi olan yepyeni bir gitardır. Yapısının oldukça basit oluşu kolay üretilmesini ve ucuz olmasını sağlamış, böylece elektrogitar kolayca satın alınabilecek hale gelmiştir.

1950'LER VE ROCK'N ROLL

40'lı yıllarda yıldızı parlamış büyük orkestraların gücü çeşitli ekonomik zorluklar nedeniyle gittikçe azalıyor, bu kadar çok müzisyeni biraraya getirip müzik yapmak zorlaşıyordu. Oysa 50'li yıllara yaklaşılırken teknik açıdan her şey rock'n rol'a hazır hale gelmişti. Elektrogitar ortaya çıkmıştı ve birçok firma tarafından üretilen çok ucuz modeller genç kuşak tarafından rahatça edinilebiliyordu. Bu gelişmeler, popüler müziğin bu noktadan sonra tamamen değişeceği yönündeydi. 1945-1955 yılları arasında blues ve western türü müzik ve bu türlerde kullanılan elektrogitar çalımı çok hızlı bir şekilde yaygınlaştı. Bluesda Muddy Waters ve Howlin' Wolf gibi müzisyenler Mississippi deltasının müziğini elektrogitarlarıyla amplifike ederlerken blues'u Robert Johnson'ın tek sesinden, bir 'band'le çalınabilecek zenginliğe ulaştırıyorlardı. Blues ve R&B'e hızla giren elektrogitar her şeyi değiştirmeye başlamıştı bile.

Elektrogitarın müzikte oluşturduğu değişimler hızla devam ederken, 1951'de Jackie Brenston'un kaydettiği Rocket 88 adlı albümü çok önemli bir özelliğe sahiptir. Grup elemanları, Philips'in Memphis'teki stüdyolarına giderken yolda gitar amplifikatörlerini arabalarından düşürürler. Gitarlarını hasarlı amplifikatöre bağladıklarında, kirli, bozulmuş (distorted) bir ses duyarlar ve bu sesi beğenip kayıtlarda kullanmaya karar verirler. Böylece tarihin ilk distorted gitar sesi bir albümde kullanılmış olur ve albüm listelerde bir numaraya kadar yükselir.

Country Rock ve Chicago R&B, elektrogitarla birlikte yine bu yıllarda Elvis Presley, Chuck Berry gibi dev isimlerle gelişir. Buddy Holly Fender 'Stratocaster'ıyla, gitar ve vokal üzerine düzenlemeler yapar. Şarkılar genelde gitar 'riff'iyle açılıp, gitarın sürekli desteklediği vokalle devam ederdi; ritim enstrümanı olarak da bas gitar ve davul kullanılmaktaydı. Böylece çekirdek rock bandının temelleri yavaş yavaş atılmaya başlamıştı. Aynı yıllarda Les Paul tarafından bulunan eko teknikleri de kayıtlara girmeye başladı. Bo Diddley, kayıtlarında üstün bir performans sergilerken aynı zamanda , ağır fuzz tonları ve tremolo efektleri kullanarak, müziğin o zamana göre deneysel sayılabilecek yönleriyle de ilgileniyordu. Diddley'in bu saldırgan ve özgün tutumu daha sonra The Rolling Stones, Animals gibi gruplar tarafından örnek alınmıştır.

Buddy Guy ve Otis Rush 1960'lara doğru, yeni bir akımın öncüsü olurlar. Overdriven gitarın öncüsü sayılabilecek Guitar Slim'in yüksek sesle çalışından etkilenen Buddy Guy, parçalarında , yüksekçe ses ve fazlaca distorted ton kullanır. Bir bakıma Jimi Hendrix'in birkaç yıl sonra yapacağı çıkışın öncüsü niteliğindedir bu tavır. Ama plak şirketini, kayıtlarda böyle bir "gürültü ! " kullanmaya ikna edemez.

Fender, 1954 yılında bugüne kadar sürecek bir efsane gitar tasarımına damgasını vurmaktadır. "Fender Stratocaster". Şekli ve özellikleri defalarca kopyalanacak olan bu gitar, müzik dünyasının ikonu haline gelir. Stratocaster'lar, Fender'in Telecaster modelinden pahalı ama çok daha kullanışlıdır. Gitariste manyetiklerin yükseklik ayarından, tremolo kolunun kullanımına kadar birçok kolaylık ve yenilik getirmiştir.

1960'LAR VE İNGİLİZ MÜZİK DÜNYASI

60'lı yıllara kadar Amerika da özellikle elektrogitarla müzik yapan Bo Didley, Buddy Holly, Budy Guy Muddy Waters ve diğer Chicagolu bluesçular İngiliz müzisyenleri etkilemeye başlamışlardı. Babasının plaklarıyla bu müzikle tanışan John Mayall, Keith Richards ve Eric Burdon elektrogitar müziğinin İngiltere'ye taşınmasına ve yaygınlaşmasına ön ayak olmuşlardır. Özellikle bu dönemde Chukk Berry, Buddy Holy gibi müzisyenlerden etkilenen Beatles topluluğu birçok R&B parçasını yeniden yorumlamış, Lennon-McCartney imzalı bestelerle popüler müziğin dönüm noktası olmuşlardır. Oluşturdukları topluluk tipik bir rock bandı niteliğindeydi. İki elektro, bir bas gitar ve davuldan oluşan grubun birçok çalışması o güne kadarki popüler parçaların yapısına radikal değişiklikler getirdi. Kuşkusuz grup, gitar satışlarını da önemli ölçüde etkiledi. George Harrison'ın anlattığına göre Ed Sullivan'daki gösterilerinden sonra Harrison'ın kullandığı Gretsch marka gitardan yüzlerce satıldı.

Bu arada tamamen Chicago bluesdan etkilenen Rolling Stones'un gitaristi Keith Richards, 65 yılında I cant get no satisfaction adlı parçada ilk kez fuzz box kullanan gitaristler arasına girdi. Aynı yıllarda önce Yardbirds'e sonra da John Mayall's BluesBreakers'a katılan Eric Clapton, Gibson Les Paul gitarı ve Marshall marka amfisiyle harikalar yaratmaya başlamıştı bile. Haziran 65'te I'm Your Witchdoctor adlı parçasının kaydı sırasında ses teknisyeni Clapton'ın feedbackli ve tremololu çalışı karşısında şaşırmış ve biraz da abartarak bu seslerin kayıt edilemez olduğunu söylemişti. Eric Calpton çıktıktan sonra gruba katılan Peter Green, grupla bir albüm doldurdu ve ayrılıp Fleetwood Mac'i kurdu. Yetenekli gitarist Black Magic Woman gibi birçok güzel besteye damgasını vurdu. Kullandığı Gibson Les Paul marka gitarının kendine özgü sesinin manyetiklerdeki bir değişiklikten ileri geldiği söylenir. Temizlenmek için çıkarılan manyetikler ters olarak takılmış ve bu özgün gitar tonu rastlantısal olarak ortaya çıkmıştır.

1950-60 yılları arasındaki dönemde amfi ve efekt aletleri yapımcıları gitarın ses tonunu geliştirmek ve yepyeni sesler kazandırmak için birçok denemeler yaptılar. Bu çalışmalar sonucu klasik rock'ın soundu yavaş yavaş belirleniyor, gitarın ise ifade gücü gittikçe genişletiliyordu. Bu yıllarda müzisyenler ve teknisyenler tamamen ortaklaşa çalışıyor, müzisyenler isteklerini teknisyenlere iletip çeşitli düzeltmeler ve değişiklikler yaptırıyorlardı. Kısa sürede distorsion'lı amfiler, fuzz-box lar birçok gitarist tarafından kullanılmaya başlanmıştı. 60'lı yılların sonuna doğru piyasaya çıkan ileri efekt aletleri, kontrollü feed-back, loudness ve sustain'i arttıran devreler heavy çalan gitaristlerin vazgeçilmez parçaları olma yolundaydı. Elektronik dünyasında transistörlerin gelişmesiyle lambalı devrelerin yerini transistörlü devreler almaya başladı ve daha az yer kaplayan efekt aletleri ve amfiler yapılmaya başlandı. Fakat yer kazancına karşı verilen ses kalitesiydi. Transistörler lambalı amfilerin ses kalitesine ulaşamadı. Bu arada reverb, tremolo ve vibrato gibi efektlerin yanında wah-wah pedalı da yaygın olarak kullanılmaya başladı. Teyp eko efekti ve frekans katlayıcılar da bu dönemin ve sonrasının en popüler efektleri olmaya devam ettiler. Özellikle konserlerde kullanılan dev hoparlör kabinleri amfiler yüksek miktardaki ses için özel olarak tasarlanıyordu.

Teknolojik gelişmeler hızla devam ederken 1960'lı yıllarda bir müzisyen bir elektro gitarla neler yapılabileceğini tüm dünyaya gösteriyordu. Jimi Hendrix'in Are You Experience adlı albümü günümüze kadar olan en önemli elektrogitar albümü niteliğini taşımaktadır. Albümde en son gelişme ve yenilikleri kullanan Hendrix albümü dinleyen yüzlerce müzisyeni etkilemeyi başardı ve sonraları pek çoğunun kendisini takip etmesine neden oldu. Sürekli yeni sesler ve fikirler peşinde koşarak o güne kadar yapılan müziğe nokta koyup, elektrogitarla müziğe yepyeni bir ufuk açtı. Hendrix aynı zamanda elektrogitarla neler yapılamayacağını da ortaya koyuyordu. Tremolo kolunu çok kullanması nedeniyle akorun bozulması sorunu, Fender tarafından kilitli tremolo sisteminin geliştirilmesiyle çözüldü.

18 haziran 1967 Monterey pop festivalinde elektrogitar pratik olarak tamamen baştan keşfedildi. Hendrix konserde Howlin Wolf, B.B.King gibi klasik bluescuların parçalarını kendine göre yorumladı. Kullandığı efektler yepyeni ses arayışları, çalış tekniği, pratik ve teorik olarak çağının müzisyenlerinden ne kadar farklı ve araştırmacı olduğunu göstermektedir. Konserde Fender Stratocaster'i kullanması gitarın tüm dünyaca tanınmasını ve yaygınlaşmasını sağladı. Fender'in keskin ve parlak tonu Hendrix'in çalış tekniğiyle oldukça uymuştu. Hendrix Monterey'de Wild Thing'i çaldığında dünya böyle çalınan bir parçayı daha önce duymamıştı. Müzisyenin yarattığı etki tam anlamıyla şoktu. Sahnede toplam kırk dakika kalan Hendrix'in gitarını yakması da sonradan örnek alınan bir davranış haline geldi. Hendrix'in yarattığı müzik teknolojiden yararlanarak ortaya çıkmıştı ama onun çok ötesinde Hendrix'in özgün kişiliğine ve yeteneğine dayanıyordu. Jimi Hendrix hiçbir zaman bir elektrogitar dizayn etmedi ancak elektrogitardan, tasarımcıların sağladıkları olanaklardan çok daha fazlasını almayı başardı.

*Alıntıdır.

Cevapla:

Nickin:

 Metin rengi:

 Metin büyüklüğü:
Tag leri kapat



Bütün konular: 8
Bütün postalar: 22
Bütün kullanıcılar: 18
Şu anda Online olan (kayıtlı) kullanıcılar: Hiçkimse crying smiley
 
 
  Bugün 21282 ziyaretçi (42318 klik) kişi burdaydı!  
 
Image Hosted by ImageShack.us

Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol